Yanlış diyetler zayıflatmıyor tam aksi kilo aldırıyor!

İnsanların çok kısa bir müddette süratli halde kilo vermeyi hedeflediklerinde çok yanlış diyetlere yöneldiklerini kaydeden uzmanlar, zayıflama gayesiyle başlanılan süreçte uygulanan yanlış listeler, yetersiz ve istikrarsız beslenmenin temeline dayalı zayıflama listeleri obeziteyi de beraberinde getirdiğini söylüyor.

Popüler diyetlerin başarısız olmasındaki nedeninin uygulanabilir olmaması olduğunu söyleyen Beslenme ve Diyetetik Kısım Lideri Doç. Dr. Müge Arslan, “Çünkü her diyet, hazırlanan her beslenme listesi bireyin parmak izi üzeredir, o bireye özeldir. Bireye uygun hazırlanmamış listeler olmalı.” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Kısım Lideri Doç. Dr. Müge Arslan, hızlı zayıflama ve şok diyetler konusunu kıymetlendirdi.

“Dengesiz beslenmenin temeline dayalı zayıflama listeleri obeziteyi de beraberinde getiriyor”

Doç. Dr. Müge Arslan, yanlış diyetlerin aslında kilo alımını tetikleyebileceği ve sıhhati olumsuz etkileyebileceğini tabir ederek, istikrarsız beslenme ve süratli kilo verme amaçlarının, birden fazla vakit beklenmeyen sonuçlara yol açabildiğini lisana getirerek, “Yeterli ve istikrarlı beslenme; insanın bedeninin alması gereken güç, makro ve mikro besin ögelerinin yani karbonhidratın da proteinin de yağın da bedenin gereksinimi olduğu ölçülerle bedene alınmasıdır. Beşerler çok kısa bir müddette süratli bir biçimde kilo vermeyi hedeflediklerinde çok yanlış diyetlere yöneliyorlar. Zayıflama maksadıyla başladıkları bu süreçte tam zıddı bir tesir oluyor ve çok fazla kilo alıyorlar. Uygulanan yanlış listeler, yetersiz ve istikrarsız beslenmenin temeline dayalı zayıflama listeleri obeziteyi de beraberinde getiriyor.” dedi.

“Ciddi yetersiz ve istikrarsız beslenmeye paralel olarak sistem bozuklukları olabiliyor”

Doç. Dr. Müge Arslan, diyetler konusunda toplumsal medyada çok önemli bir bilgi kirliliği var olduğunu kaydederek, diyetisyenlere birçok kanaldan ulaşılabileceğini ancak bu işin eğitimini almamış insanların yanlış bilgiler verdiklerini belirterek, “Ciddi yetersiz ve istikrarsız beslenmeye paralel olarak sistem bozuklukları ve paralelinde birçok sıhhat sıkıntıları olabiliyor.” diye konuştu.

“Diyet bir pazar haline geldi maalesef…”

“Beslenme tarihine bakıldığında her devir tanınan diyet listeleri gündeme geliyor.” diyen Doç. Dr. Müge Arslan, şöyle devam etti:

“Taş zamanı diyeti vardı, kan kümesi diyeti geldi. Hollywood diyetleri, Kore diyetleri…  Gelecek tarihlerde de devam edecek. Neden? Zira diyet bir pazar haline geldi maalesef. Ve bireylerin bu mevzudaki bilgi yetersizlikleri, zayıflama sürecinin ne olduğuna dair bilgi sahibi olmamaları, süratli ve süreksiz tahlillere yönelmeleri bu diyetleri tanınan hale getirdi. Bunların hiçbirini önermiyorum. Zira bu diyetlerin tamamı isim değişiklikleriyle birlikte tıpkı temele dayanıyor. Tek besin kümesi, yetersiz ve istikrarsız beslenme temeline dayanıyor.�

“Kore diyeti… Mutlaka önermiyorum…”

Örneğin; Kore diyeti denilen diyet sıvının yüklü olduğu, meyve ve zerzevatın yüklü olduğu diyettir ya da protein yüklü diyetler var. Bunların hiçbiri sıhhat açısından kabul edilebilir diyetler değillerdir. Katiyetle önermiyoruz.�

Önemli olan kâfi ve istikrarlı beslenme temelinde sağlıklı kilo vermek. Tanınan diyetlerin başarısız olmasındaki neden uygulanabilir olmaması. Zira her diyet, hazırlanan her beslenme listesi bireyin parmak izi üzeredir, o bireye özeldir. Bireye uygun hazırlanmamış listeler olmalı. Bizim sağlıklı beslenme dediğimiz aslında öğün atlamadan beslenmedir.”

Sağlıklı beslenme takıntısı Ortoreksiya…

Doç. Dr. Müge Arslan, Ortoreksiya denilen çok derecede sağlıklı beslenme takıntısı hastalığına işaret ederek, “Bir hastalık haline getirip, ‘şu kadar gram karbonhidrat yemişim, bunun içerisinde şu kadar yağ varmış bunu yapmayayım’ süreçleri Ortoreksiyaya geçme oluyor. Bunun ileriki etaplarında artık beden halini de beğenmeme konumu oluyor. Sağlıklı bir beden formuna sahip olmasına karşın kendini aynada kilolu görmeye başlıyor. O işte o vakit anoreksiyaya kayma oluyor. Ondan sonra daha sıhhatsiz biz süreç başlıyor.” dedi.

Ekmeksiz bir liste yanlışsız mu?

Acaba kilo alacak mıyım kaygısıyla hapishane hayatıyla beslenmenin gerçek olmadığına işaret eden Doç. Dr. Müge Arslan, yeterli ve istikrarlı beslenmede içerisinde karbonhidrat, protein ve yağı da barındıran listelerin olduğunu, ekmek de bir karbonhidrat çeşidi olduğu için ekmeksiz bir listenin kelam konusu olmadığını söyledi.�

Doç. Dr. Müge Arslan, “Ekmeğin çeşidi çok kıymetli. Beyaz ekmek önermiyoruz zira glisemik indeks kavramı kelam konusu oluyor. Şeker ölçüsü yüksek besinler önerilmiyor. Ancak ekmeksiz liste de katiyetle önermiyoruz. Bu şekil şeyleri de gerçek bulmuyoruz. Ekmek olabilir fakat ölçüsü kıymetli. Ekmek yemiyorum diyen bir beşere da zorla ekmek vermek de yanlışsız değil. Onun da muadilleri var. Çorba tüketebilir, pilav tüketebilir fakat bulgur pilavı tercih edilmesinden yanayız. Tek besin kümesi ve yasakların olduğu listelerle bir yere kadar gidilebiliyor ve verilen kilo da kilo kaybı olmuyor, su kaybı oluyor. Sonra ziyadesiyle tekrar geri alınıyor.” diye anlattı.

Kan şekeri istikrarı önemli!

Tahıllı, posa ölçüsü yüksek olan ekmekleri önerdiklerini de kaydeden Doç. Dr. Müge Arslan, “Tahıllı ekmek olabilir, siyez unundan yapılmış olabilir, çavdar ekmeği olabilir, bu biçim ekmeklere yönelim istiyoruz zira bu şekil ekmeklerin içindeki şeker ölçüsü düşük oluyor. Bu nedenle gün içerisindeki kan şekerinin dengelenmesi sürecinde daha destekleyici özelliğe sahip oluyor.” dedi.

Şok diyetlere dikkat!�

Şok diyetlerin kilo değil su kaybına neden olduğunu tabir eden Doç. Dr. Müge Arslan, “Sauna tesiri üzere düşünün. Saunaya girip çıktığınızda iki kilo daha düşük çıkarsınız ve kilo verdim diyemezsiniz zira su kaybıdır. Şok diyetlerin tesiri de bu. Kısa müddette süratli bir biçimde tartıdaki o sayının düşmesini amaç alan şeylerdir. Şok diyetler muhakkak uygulanmaması gereken diyetlerdir.” diye vurguladı.

“Tek öğün beslenerek hayatınızın sonuna kadar gidemezsiniz”�

�

Bir öğün beslenmenin de hakikat olmadığını tabir eden Doç. Dr. Müge Arslan, “Olmaz zira ömür süreci bir metabolik süreçten ibarettir. Günlük hayatınızı devam ettirebilecek güce sahip olmanız gerekir. Tek bir öğün beslenip 24 saat boyunca o tek öğünle bu güç ve metabolik süreçlerin devamlılığını sağlamanız imkansız ve çok sıkıntı. Bunu yaparsanız da art planda kimi şeyleri bozuyor oluyorsunuz.  3 temel öğün yani kahvaltı, öğlen ve akşam öğünlerinin muhakkak yapılması gerekiyor. Orta öğünler de kişinin hayat usulüne adapte olarak yapılabilir. Tek öğün beslenerek hayatınızın sonuna kadar gidemezsiniz.” biçiminde konuştu.�

‘Bunu yediğim vakit keyifli oluyorum’ diye bir şey yok…

Doç. Dr. Müge Arslan, “Vücut bir makine aslında, içeriye verdiğinizin çalışma biçimiyle ömrünüzü devam ettiriyorsunuz. Bunun için de o istikrara çok dikkat etmeniz gerekiyor.” dedi.

Bilim beslenmenin psikolojisine döndüğünü lisana getiren Doç. Dr. Müge Arslan, “İnsanlar ya çok memnun olduğunda kutlamak için yemek yerler ya da çok mutsuz olduklarında.  Bunun temelinde ruhsal faktörler vardır.  O mutsuzluk halinden kurtulabilmek için ekseriyetle kolay ulaşabileceğimiz besinleri tercih ederiz. Bunlar da cipstir, çikolatadır…  ‘Bunu yediğim vakit keyifli oluyorum’ diyenler var, hayır o denli bir şey yok, sağlıklı besinlerle de keyifli olabiliyorsunuz.” halinde kelamlarını tamamladı.�

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı